Kitabın Özgün Adı: I
Never Promised You A Rose Garden (1964)
Yazar: Joanne Greenberg
Çeviren: Nesrin Kasap
Yayınevi: Metis
Yayınları
Yayın Yılı – Yeri:
Temmuz 1996 – İstanbul (11. Basım) / 1. Basım: 1989, İstanbul
Genç yaşta geçirdiği
akıl hastanesi deneyimlerini cesurca ve içtenlikle romanlaştıran
Joanne Greenberg, bize, resmi olarak “akıl sağlığı yerinde
olanlara” yani “normaller”e, hiç bilmediğimiz bir dünyayı
gösteriyor. On altı yaşında genç bir kızın, yaşadığı
topluma, çevresindeki dünyaya tutunamama ve kendi benliğine bile
yabancılaşma süreci bu roman.
Romanın kahramanı
Deborah, daha çocukluktan başlayan bir bunalımın pençesinde,
kendine yeni ve gizli bir dünya yaratmıştır: “Yr Krallığı”
dediği ve Yrece denilen gizli bir dilin konuşulduğu bir krallık...
Burada Tanrı Anterrabae, Tanrı Lactamaeon, Tanrıça Idat gibi
hayali dostları vardır. Deborah çok geçmeden, kendi söylemiyle
bu krallığın “hem prensesi hem tutsağı” olacaktır.
Bir akıl hastasının,
gerçek dünyadan kaçmak için yarattığı ve sonsuz huzuru,
dinginliği bulabildiği bir cennettir Yr Krallığı. Aslında hayal
kurmak, en yaygın savunma mekanizmalarından biridir. Lakin
hayaller, gerçek yaşamla aramızdaki bağları koparmaya
başladığında ve gerçekliğin üzerine çıkmaya başladığında,
toplum tarafından “öteki”leştiriliriz ve sonuç olarak “deli”
damgası yeriz. İşte genç Deborah, yarattığı hayal aleminde
aynen böyle bir sonuçla karşılaşacaktır. Zihninde sakladığı
hayali dünyayı başkalarına açık etmemek için beyninde “Sansür”
adlı bir oluşum yaratacak, bu oluşum genç kızı giderek etkisi
altına alacak ve “kuyu”nun en dibine kadar sürükleyecektir.
Deborah'ın iç dünyasına indikçe, bir insanın çocukluk
anılarının, korkularının, hatta ırksal geçmişinin (yazarın
kendisi ve dolayısıyla Deborah Yahudi kökenlidir) insanın
psikolojik yapısını ne derece etkileyebileceğini görüyoruz.
Deborah, Yr
Krallığı'ndaki tanrılarla ve Sansür'le -aslında akıl
hastalığıyla- çetin bir mücadeleye girecektir. Çünkü genç
kız, normaller dünyasına dönmeyi hem istemekte hem de bu dünyadan
korkmaktadır. Birbirine zıt bu iki duygu arasında bocalayacak,
hastaneden kurtulmak ve sağlıklı bir “dünyalı” olabilmek
için ruhuyla ve zihniyle çok zorlu bir savaş verecektir.
Romanda, akıl
hastanesinin gerçekçi tasvirleriyle, akıl hastalarının
dünyasıyla, hasta-doktor ilişkisiyle ilgili pek çok şey dikkati
çekiyor. Deborah'ı normaller dünyasına adapte etmekte en büyük
yardımcı Doktor Fried, akıl hastanesinin müzmin konukları Carla,
Miss Coral, Lee Miller, Sylvia; Deborah'ın ebeveynleri Jacob, Esther
ve kardeşi Suzy, kitabın diğer dikkat çekici karakterleri.
Kitap yayınlandığı
zaman, eleştirmenler tarafından en çok eleştirilmiş yanı olan
“biyografik” olması, aslında bir eksiklik değildir. Tam
tersine, akıl hastalığını bilmeyen, bir akıl hastanesine hiç
gitmemiş bir kişiden daha iyi bir anlatımı vardır Joanne
Greenberg'in. Biyografik ögeler taşıması ise sanatsal yönünü
hiçbir şekilde eksiltmemiştir.
Sana Gül Bahçesi
Vadetmedim; yazarı Joanne Greenberg'in deneyimlerinden süzdüğü,
akıl hastalığının, akıl hastanesinin ve akıl hastalarına
karşı toplumsal bakışın romanı.
"Acıtma yalnızca kuramsal bir şeydir (...) Asıl acıtan şey, kendinden başka herkesin yaşamını yönlendiren güçlerce tekmelenip dışlanmak, yıllarca deli olarak yaşamak, kimseye bir şeyi anlatıp kendine inandıramamak. Ne zaman kuramsal bir tümör sancısıyla iki büklüm olsam, neden böyle bir sanı olamayacağını anlatacak bir profesör mutlaka çıkar. Ve nezaket gereği, farklı bir deneyime dayanan bir iki iğne yaparlar..." (sf. 211).
"Acıtma yalnızca kuramsal bir şeydir (...) Asıl acıtan şey, kendinden başka herkesin yaşamını yönlendiren güçlerce tekmelenip dışlanmak, yıllarca deli olarak yaşamak, kimseye bir şeyi anlatıp kendine inandıramamak. Ne zaman kuramsal bir tümör sancısıyla iki büklüm olsam, neden böyle bir sanı olamayacağını anlatacak bir profesör mutlaka çıkar. Ve nezaket gereği, farklı bir deneyime dayanan bir iki iğne yaparlar..." (sf. 211).
Yazarın Kişisel İnternet Adresi: mountaintopauthor.com