28 Temmuz 2015 Salı

Ateşin Efendisi Şaman - Harald Braem



Kitabın Özgün Adı: Der Herr des Feuers: Roman eines Schamanen (Münih, 1994)
Yazar: Harald Braem
Çeviren: Arzu Güloğlu Alarslan
Yayınevi: Yurt Kitap-Yayın
Yayın Yılı – Yeri: 2012 – Ankara, 2. Baskı


Müstakbel şamanın ruhu, büyük bir çam ağacının tepesinden dünyaya gelecek. Çamın dalları aşağıya bakıyor. Bu ağacın tamamı, en alt dallarından en tepesine kadar, kuş yuvalarıyla dolu olacak. Ruhları üst dallarda bulunan yuvalarda dünyaya gelen şamanlar, ruhları aşağıdaki yuvalarda dünyaya gelecek olanlardan daha güçlü ve önemli olacaklar, çünkü uçmasını ilk öğrenen onlar olacaklar.” (sf. 115)

Alman yazar, tasarımcı ve akademisyen olan Harald Braem, karşılaştırmalı mitoloji üzerinde pek çok kitap kaleme almıştır. Türkçe'ye çevrilen bu romanı, Türk, Moğol, Sibirya halklarının mitolojilerini barındıran zengin öğelerle dolu.

Bokan adında sıradan bir adam, kuzeyde, ren geyikleriyle birlikte göç eden bir kabilenin insanıdır. Sibirya'nın bu soğuk köşesinde asırlardır geyiklerin göç yollarını takip eden bu tayga insanları, Bokan için giderek yabancılaşacaktır. Bokan, sık sık görmeye başladığı rüyalar sonucu kendini obasından ayıracak ve sihirli bir yolculuğa çıkacaktır.

Şamanlık yolunda bu çetin yolculukta, ona nehir kıyısındaki ihtiyar ustası şaman yardımcı olacaktır. Hem fiziki hem ruhani olan bu yolculuğu sırasında Uss adındaki bozkurt ona yoldaşlık edecektir. Bokan, “bir kurt gibi koşmayı” öğrenecek; onu yolundan çevirmek isteyen Şeytanların Başı Şagram, Ayaz ve Kıskançlık gibi iblislerle mücadele edecektir.

Şaman Bokan, nehir kıyısındaki balıkçı halkların, bozkırın savaşçı Moğol kabilelerinin, “Yassı Burunlar” diye adlandırılan güneyli halkların arasında hem kendini arayacak hem kaderinin peşinden gidecektir.

Mitolojinin ruhani dünyasında bizleri yolculuğa çıkaran bu romanda, ayrıca şamanın aşkına da tanık oluyoruz. Nehir kıyısındaki balıkçı köyünde tanıştığı Sungari adlı kıza aşık olan Bokan, tüm bu zorlu yolculuğu boyunca onun varlığından kuvvet bulacaktır. Artık tek amacı yaratılışının sırrına ermek, yaşam amacını bulmak ve Sungari'yi elde edebilmek olacaktır. Tabi öncelikle karla kaplı dağları, uçsuz bucaksız bozkırı, korkunç ormanları, vahşi savaşçı kabileleri ve onu yolundan çevirmeye çabalayan iblisleri yenmesi gerekecektir.

Braem, romanıyla bizleri insan kemiklerinden elbise giyen açlık cinlerinin, şamanlara yardımcı olan iyi ruhların, kötülük için yaşayan iblislerin, vahşi bozkır savaşçılarının ve şamanların yaşadığı Sibirya'ya, Orta Asya'nın sonsuz bozkırlarına götürüyor. Mitoloji severler için es geçilmemesi gereken bir eser.

* * *

Zamanın başlangıcında, henüz dünya çok gençken, insanların ataları ve kurtlar birlikte ava çıkarlardı. Sonra ateş geldi ve yolları ayrıldı. Kurtlar bu zamanları hâlâ çok iyi hatırlarlar, fakat insanoğlu bunların çoğunu çoktan unuttu.” (sf. 92)

* * *


Toprak, su ve hava: Bunlar dünyayı oluşturan üç maddedir. Dördüncü madde ise onlardan oluşmaktadır: Ateş. Ateş, her şeyi değiştirir; toprağı, suyu, havayı, odunu, demiri ve tüm bunların birazına sahip olan insanları bile...” (sf. 145)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder