28 Ocak 2015 Çarşamba

Büyük Kazak Göçü - Godfrey Lias



Kitabın Özgün Adı: Kazak Exodus (Londra, 1956)
Yazar: Godfrey Lias
Türkçe'deki İsimler: Göç, Büyük Kazak Göçü (Farklı yayınevlerinden iki isimle de yayınlanmış)
Yayınevi: Boğaziçi Yayınları
Yayın Yılı-Yeri: 1992-İstanbul, 4. Baskı (1. Baskı: 1973)
Türkçe'ye Çeviren: Mehmet Çağrı

Doğu Türkistan... Türklerin ata yurdu. Kitapta her ne kadar Kazak Türkleri ve onların çektiği çileler anlatılıyorsa da aslında yaşananlar bütün Türklerin ortak kaderiydi. Çin'in, Çarlık Rusya'nın ve en sonunda da Sovyet yönetiminin amansız istilaları ve baskıları... 200 yılı aşan bir istila ve asimilasyon oyununun son perdesi; işte bu kitapta anlatılanlar.

Godfey Lias, asker kökenli bir İngiliz yazar, gazeteci, tarih araştırmacısı. “İngiliz İmparatorluk Onur Nişanı” (OBE) almış bir gazi. Türkiye'ye, Manisa'nın Salihli ilçesine yerleşen Kazak göçmenlerle görüşüp röportaj yapmaya geldi. Röportajlarından ve izlenimlerinden edindiği bilgileri de 1956'da yayınladı.

Kitap, tarihi belgelere dayansa da roman havasıyla yazılmış. Kazakların ve genel olarak Doğu Türkistan'daki Türk gruplarının yaşayışları, işgal altındaki siyasi durumları anlatılmış. Sonra Böke Batur, Osman Batur gibi Kazak liderlerin önce işgalci Çinlilere, sonra Komünist Sovyet yönetimine karşı verdikleri gerilla tarzı mücadele anlatılmış.

Lias, bizzat Alibek Hakim (Manisa, Salihli), Hüseyin Teyci (Kayseri, Develi), Karamulla ve Uşar Hamza gibi Kazak göçmenlerle görüşerek onların anılarından yararlanmıştır. Tarihi ve coğrafi bazı eksikler ve hatalar ise çevirmen Mehmet Çağrı tarafından dipnotlarda düzeltilmiştir.

Ata yurtları Altaylar ve Tanrı Dağları yamaçlarında yüzyıllardır olduğu gibi yaşayan Kazaklar, göçebe geleneklerini koruyorlardı. Ta ki önce Milliyetçi Çin Hükümeti'nin, sonra Komünist Rusya'nın ve en sonunda Komünist Rusya'dan destek bulan Kızıl Çinlilerin yurtlarına saldırmasına kadar. Kazaklar yıllarca dayanabildikleri kadar dayanmış, kadını ve çocuğuyla savaş vermişler. En sonunda Hüseyin Teyci'nin yazara dediği gibi: “Bir hayvan gibi yaşamaktansa ölmek daha iyidir” demişler ve ata yurtlarından göç etmişlerdir.

Kazakların en kalabalık kafilesi, asıl bölgeleri olan Manas ve Altaylar yöresinden binlerce insan ve hayvanla güneydeki Gezköl (Gez Göl) bölgesine göçmüştü. Kazaklar, genç, yaşlı, kadın, çocuk, binlerce kişiyle Taklamakan Çölü'nü aşmış, Himalayalar'ı tırmanmıştır. 3-4 bin kişiyle çıkılan macerada hayatta ancak çok azı kalabilmiştir. Açlıktan, susuzluktan, yorgunluktan ölenler olduğu gibi; kafileyi ve artçı kafileleri takip eden Komünistlerin ve düşman Tibetli yerlilerin saldırılarına karşı da savaşmışlardır. Kadınlar ve çocuklar da savaşa katılmış, yüzlerce kişi kahramanca dağlarda, çöllerde can vermiştir.

18 Ağustos 1951'de başlayan Kazak göçü, tam altı buçuk ay sürmüştür. Hindistan sınırına varıp kurtulan o Kazaklar bugün Türkiye'de yaşamaktadır. Onların bu kahramanca, Türk'e yakışır mücadelelerini okumak için geç kalınmamalıdır. İnsanı yer yer gururlandıran, yer yer hüzünlendiren ve gözlerini yaşartan bir modern çağ destanı: Büyük Kazak Göçü...

* * *

Kitaptan seçtiğim bazı parçalar:

“Kötü bir maksat için tuzak kuran, o tuzağa erkekliğini kaptırır. Şerefsizliği kabul ederek bir köle gibi yaşamaktansa, dövüşte vurulmak veya susuz çöllerde ölmek daha iyi değil mi?”
(Kazak önderi Kine Sarı)

“Bir gün, biz kafirleri yine çöllerin öbür tarafına atacağız. Sayıları, Taklamakan Çölü'ndeki kum taneleri kadar olsa bile...”
(Kazak savaşçı Böke Batur)

“Ben ölürüm, ama dünya durdukça benim milletim mücadeleye devam edecektir”
(Kazak önder Osman Batur Komünistler tarafından yakalanınca böyle bağırmıştır)

“Yükseklik ve sisler, özel bir hastalığa yol açıyordu. Kazaklar, adını bilmedikleri için, buna tutuk-is adını taktılar. Sis şişkinliği gibi bir anlama geliyordu. Hastalığa yakalananların midesi birdenbire şişiyor ve burnundan bol miktarda kan geliyordu. (...) Ama hastalığa karşı hiçbir ilaç bilmiyorlardı. Kafile içinde tutuk-isten ölenlerin sayısı, yolda komünist kurşunlarından ölenlerin sayısını aştı. Ali Beğ'in kalan 6 çocuğundan 5'i bu hastalıktan öldü.”
(Kazaklar, Himalaya Dağları'nı geçerken bu hastalık yüzünden çok ölümler olmuş)


Osman Batur (ortada) ve onunla görüşmeye gelen komünist delegeler (Kumul şehri, 1949)

Kaynak Siteler: